Sana,
Anlatmak isterdim.
Şehrin metruk bakışlarının,
Çehremdeki sancısını.
Kerte kerte alıp karanlığımı,
Şavkının vurduğu yere saklamak isterdim.
Tozlu bir yol açıp döşümde,
Ayağıma getirdiğin bayırları,
Kavi bir ihtirasla çıkmak isterdim katına.
Yürüdüm bunca zaman,
Seni görecek kadar gördüm şehri.
Bir yığın şehrayin gecenin,
Seni görecek kadar baktım şehre.
Yürüdüm hep,
Sana gelecek kadar.
Trenler uğurladım,
Yağmur birikintilerinde istasyon sayhaları,
İşte oralarda bozamıklarla üşürdüm.
Beni seyrederdi bazı zaman,
Ovada merkep cesedi,
Yılkı başında çoban.
Ben seyrederdim,
Solumda Atid,
Toprakta teyemmüm,
Uzakları, ateşli ve yabani
Dağ çaylarını,Görkemli sevişmeleri yıldızların.
Kağşamış dudaklarımda kavradığım fısıltılarını,
Terennümü Gökçenin,
Çakılların talan edişini dingin suyun asiliğini,
Asiliğini şehrin.
Kısraklar dörtnala koşup da gelen çayırlardan,
Hepsi senin sesin.
Çamurlarla mezarlık akıntılarının
Sulusepken ıslanışlarla,
Yürüdüm, ölülerin çığırtkan tavırlarıyla.
Mukadderat dedim,
Şehre varmak için hep.
Hamd yalnızca Allah’a, bildim.
Bildim, kuzgunlar,
Çocuklar hudayinabit, hepsi orada.
Orada seremoniler cenazelerinin.
Hepsini göstermek için sana,
Rücuya ahdettim.
Kanımı,
Canımı,
Sulayıp kırkikindi yağmurlarıyla,
İçimde yalazlanan sinemi, sende gör istedim.
Elbet,
Biz de kalkarız bu sofradan.
Uğurladığımız tren,
Elbet bizi de götürür.
Sen, Kalktın işte.
Handiyse kararacaktı hava,Kararmadan bindin gittin trene.
Yokluğunu mahfuz tuttum ruhuma,
Ruhumu ruhuna mıhladım,
Bağrımda perçinleşen noksanlığınla,
Yontulur şimdi taş duvarlarım.
Adım, öyle yoksul ki artık.
Şehre varmak için ardımda,
Yalnızca Allah ve Resulünü bıraktım.
Emir Can GÜNEŞ
Bir yanıt yazın