Sorsam gösterir,
“Sen kimi soruyorsun?”
Şimdi, yollar eskimiş,
Şimdilerde taşıtlar bile
Eskiyi özlemiş.
Yollarda bir Recai varmış,
Aklında binbir soru,
Yanında kırk tilki taşırmış.
Hepsinin kuyruğunu
Birbirine bağlar, öyle anlarmış.
Padişahı çok sever, lakin
Arkasından uzun uzun bakarmış.
Şiir sevmeyen gördüğü zaman
Bir çift sözü cebinden çıkarırmış.
Şimdi kaç Recai bizim Recaidir,
Kaç Recai bizim Recai gibidir?
Zaman akıp gider, cevap gecikir,
Yirmi ikinci yüzyılda belki öğrenilir,
Eğer bir Recai varsa elbet bilinir.
Recai’nin kıymetini kimse bilmemiş,
“Pis kaldırımların kötü dostu,” diye
Dokuz köyden tekme yemiş,
Mumu hiç yanmadan sönüvermiş.
Soyut padişahın somut bir adamıymış,
Darılıp küsse de yine arkasından konuşmazmış.
Öyle hızlı yatarmış ki secdeye,
Daha namaz bitmeden secdeler bitiverirmiş.
Yalaka olmaktan korkmazmış bu Recai,
Birini övmekten zevk duyarmış.
Bunu da adamlık sanıp
Göğsünü gere gere
Bir oraya, bir buraya
Bir oraya eğilir, bir buraya,
Selam verirmiş hep gölgelerden.
Yine birinin gölgesinde ölmüş,
Gölgenin arkasında kalmış.
Cesedini bile gören olmamış.
.
Ahmet Furkan YALÇIN

Bir yanıt yazın