GENÇ NEFESLER
Nesillerden çağlara
Bu kısa hikaye, yoğun bir günün ardından yorgun bir şekilde eve dönen bir karakterin, televizyon karşısında adalet üzerine düşüncelere dalmasıyla başlıyor. Haberlerde gördüğü olaylar onu, üniversitede öğrendiği altı şapkalı düşünce tekniğiyle herkesin bakış açısından değerlendirme yapmaya yönlendiriyor.
Yargılayanlar adaleti sağlama peşindeyken, yargılananlar ise en az ceza alma çabasına giriyor. Bu düşünceler, karakteri kendi iç muhasebesine sürüklüyor. Mahşer günü, yani Mahkeme-i Kübra’da nasıl yargılanacağını, hangi günahlarının yüzüne vurulacağını sorguluyor. İbadetlerini hakkıyla yapıp yapmadığını, hatalarını nasıl savunacağını düşünüyor. Sonunda, içinde bir farkındalık uyanıyor ve kendine “kalk” diyerek hâlâ vakti varken tövbe edip kendini düzeltmesi gerektiğini anlıyor.
Hikâye, dünyevi mahkemeler ve ilahi adalet kavramlarını karşılaştırarak okuyucuya vicdan muhasebesi yapmaya yönlendiren derin bir mesaj içeriyor.
KARAR—
Yoğun bir gündü.. Kendimi eve zor attım. Mutfağa girip yemek yapmam lazım ama buna dahi mecalim yok. Kanepeye fırlatılmış televizyon kumandasına gözüm ilişti. Ekranı açıp haberlere göz atıyorum… Herkes kendini haklı görerek adalet peşinde koşanlarla dolu…
Üniversite sıralarında hocalardan öğrendiğim altı şapkalı düşünce tekniğine gitti aklım. Kendimi herkesin yerine koyarak düşünmeye başladım..
Yargılayan adaleti ayakta tutmak için uğraşır, yargılanan daha az ceza almanın yolunu arar…
Yargılamalar uzar… Öyle ya, yargılayan doğruyu tutturma yolunda olmalı.
Adaletin esası budur.
Son kararı veren hakim mahkemede kararını verdikten sonra eve gittiğnde başını yastığa rahat koymak için en ufak sözü, yazıyı delili her ne ise onu mutlaka değerlendirmek zorunda. Yargılanan için de bu çok önemli. O son duruşma… ‘Karar’ tutanağına ceza olarak müebbet yazmak, imza atmak ve sanığın yakınlarının bulunduğu salonda kararın okunması… Zihnimde filmleşiyor olaylar… off hiç kolay değil… Peki sanık gerçekten suçluysa… itiraz edeceği en ufak bir şeyi yoksa. Verilen karara itirazsız boyun büküp cezasını
çekme yoluna gitse…
Kendi suçlarım günahlarım geliyor aklıma… Mahkeme-i Kübraya gidince ne yapacağım ben. Yargılanacağım an nasıl olur ki? Nasıl savuncağım kendimi? İlim öğretirken neden kendin uygulamadın diye sorulur mu acaba? Biz seni ahseni takvim üzere yarattık, kendini beğenmeyip neden başka arayışlara gittin denir mi ki? Gıybeti neden yaptın, hakkı neden gözetmedin diye sorulur mu? Eda ettiğimi sandığım namazlarım, ya benden şikayetçi olursa.. neden diye sorulduğunda , kendi uzuvlarım dile gelip yaptıklarımı tek tek anlatınca ‘nefsime yenik düştüm’ diyerek paçayı kurtarır mıyım? ‘’Kork O mahkemeden ki Hakimin kendisi şahittir’’ Aman Ya RABB!..
Kalk dedim kendime kalk.. Verilmiş hala sayılı nefesin varken değerlendir. Kılıyorum sandığın namazını kendine şikayetçi etme. Gönül yıkandan değil gönül alanlardan ol..
Senden utanmadım hemen
Ettim hata gizli ayan
Vurma yüzüme el aman
Cürmüm ile geldim Sana.
Adın senin Gaffar iken
Ayb örtücü Settar iken
Kime gidem Sen var iken
Cürmüm ile geldim Sana.
YAZAR : Büşra KAÇAR

