Ne güzeldi geçirdiğimiz vakitler,
Hele ki bir gün öncesi; sevda dolu bir gece vakti.
Ayrılıktı adı, sevginin boş olduğunun kanıtı.
Ne kadar gereksiz bir cümleydi, değil mi?
Önemsiz olduğunu öğrendiğim, “Seni seviyorum” demem.
Hayaller kurulurdu, senin ve benim olduğum,
Akşam vakti, sahil kenarında sevgimizin aydınlattığı o zifiri karanlıkta.
Uyanacaktık bir sabah, o eşsiz silüetinle.
Gözlerinin içine bakacaktım, baktıkça
Kahverengi gözlerine her defasında yeniden âşık olacaktım.
Şimdi, doğruyu söylemek gerek; güzeldi her şey,
Seninle olan her şey.
Ta ki o zamana kadar,
Yağmurlu bir ikindi vakti.
Kavuşmak gibi bir imkânsızın peşindeydim.
Her çabanın ardında, kalbin ne denli gereksiz olduğunu
En derinimde, her zerremde hissedendim.
Sonunu bile bile, belki umuduyla hep şans verendim.
Üzülen oldum yine.
Yine de “olsun” demekten kendime,
Acının en sert hâlini veren, verdikçe paramparça olan bendim.
Ah, o belkiler…
Belki de hiç gerek olmayan o belkiler.
Belkilerle ızdırap dolu geçen günler, hüzünler.
Yine de şükran sahibiyim sana:
Ayrılıklar sayesinde oluşturduğun o duvar için.
İlmek ilmek işlediğin, en mutlu hissi bitirdiğin için.
Şaşkın ve çelişkideyim.
Bir amacım vardı: seninle olmak gibi.
Ta ki o zamana kadar,
Yağmurlu bir ikindi vakti.
Mehmet Miraç ŞAFAK
Bir yanıt yazın